21 Haziran 2011 Salı

senli benli

bir hayal kuruyorum senli benli…

alıyoruz çantalarımızı omuzlarımızı keser hislerle. yürümeye başlıyoruz ufak çakıl taşlarıyla bezeli ziftin ayağımıza verdiği sıcağa inat ve yer yer kaldırım yamukluklarında. modern ulaşımın verdiği imkanların hızıyla bir otogara varıyoruz. ayrılıklar memleketinde kavuşmalara şahit oluyoruz. ve memleketinden ayrılığı ayırıyoruz, rüyamıza kavuşarak.

otobüsün sahte parfüm kokusu burnumuza deniz gibi geliyor. dalga dalga sallanıyor kafamız titrek otobüs camında. ben bir nescafe söylüyorum, sense sallama çay. çay demlenmiyor ufak depremlerle. çakıl dolu titrek anadolu yolları otobüsün amortisörünü tehdit ediyor. yarım bardak sıcaklığı midemize indirirken ağzımız acıyor ama yüzümüz gülüyor. bol şekerli keki damağımızda bekletiyoruz, kuru üzüm dişe gelmiyor. sen uykuya dalıyorsun sonra, otobüs gece lambası mor ışığıyla destek veriyor uykunun derinliğine. omzumda başının ağırlığı, saçların boynuma dolanıyor. gözlerimi kapatıyorum. huzur. içim doluyor. gözlerim boşalıyor. içim doluyor. gözlerim göl oluyor. ben de dalıyorum derinlere. gerçek, rüya görmeme izin vermiyor. rüya göremeyecek kadar dolu avucum içinde senin elin varken. ısrar etmiyorum.

güneş suratımıza doğuyor. güneşe o ana kadar inat eden göz kapaklarımız usanıyor. açılıyorlar yeşile, sarıya, ağaca, güneşe, yola... ayrılıkların memleketi kavuşmayı ağırlıyor. iki adet çanta, aşkın sırtında egeye iniyor. gözlerine bakıyorum. burada oksijen farklı kokuyor. burada yeşil başka renk taşıyor. sarılıyoruz. sımsıkı. ellerin avuçlarımın içinde sımsıkı dururken. en egeliyi bulup. denizi soruyoruz. dalgayı soruyoruz. ne tarafta? doğru yoldayız. dalga bizi çekiyor. biz dalgaya koşuyoruz.

denizi ilk gördüğümüz an, tutuyorum seni. “seni seviyorum. seni denizdeki dalgalar kadar seviyorum. seni kalbinin yettiği kadar seviyorum.” güneş gözlerinden doğuyor. dalga yüreğimi ıslatıyor. iki gevrek alıyoruz. bir çay bahçesi buluyoruz. “iki çay hocam” diyorum beyaz bir gömleğe doğru. cam bardakta şekersiz iki çay. yanında gevreklerimiz. deniz kokusu. saçlarını savuran meltem. gülüşün. tatil başladı. gökten düşen elmaya hiç ihtiyaç yok. elmaların biri sen. öteki ben.

düşlüyorum her yeri. senli benli.