18 Mayıs 2013 Cumartesi

üzmek istemiyorum seni



“Üzmek istemiyorum seni.” Ne çok anlama gelir. Ne çok şey söyleyebilirim sana bir adet cümleyle. Güçlüyüm derim mesela. Ben hiç üzülmedim, maksat sen üzülme. Kıyamayacak gibi de değilim bak üstelik, uğraşmak istemiyorum daha fazla ama. Zaman kaybettirme daha fazla.

“Üzmek istemiyorum seni.” Korkağımdır belki. Ya da suçlu. Vicdanımdaki muhasebe defterine yeni bir kayıdı ekleyemeyecek kadar güçsüz. Bir de onun acısına katlanamıyorumdur artık. İnsan katlanabileceği acıları ister mi sanki? Kendime mazeret bulamayacak kadar çaresiz.

“Üzmek istemiyorum seni.” Kimbilir belki de o kadar kızgınım ki sana. Sinirime hakim olamamaktan çekiniyorumdur. İçimdeki katilin karnı çok acıkmıştır. Seni son kez uyarıyorumdur. Yüzleşme tercihini sana bırakmışımdır. Açıktan tehdit.

“Üzmek istemiyorum seni.” Kararsızım. Öyle miyim? Ben bir şeyler yapacağım ve sen çok üzüleceksindir. Beni ilgilendirir yalnızca. Benim tasarrufumda her şey. Safi bencilliğime değer yargısının vurduğu çekici görür gözüm. Dilimden sana koz olarak çıkar gizli gündemim: “bak, aklımdasın.” Belki mazeretim olur ha? Hafifletici sebebim.

“Üzmek istemiyorum seni.”
Sen anladın.
Ama ben anlamadım.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kendi kendimize yarattığımız "üzmek istemiyorum" bahanesine sarılıp, daha çok üzüyoruz belki de...