3 Ağustos 2009 Pazartesi

Microsoftie!


Staj günlüğüne kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bütün yaz boyu hiç tatil yapmadan, staj yapma gerçeğiyle yüzleşeli 2 ay kadar oldu. Ve evet, kahretsin, bünyem tatil istiyor. Ama en sonunda bütün yaz için beklenen gerçekleşti, ve Microsoft Türkiye'de staja başladım.

Stajımın ikinci haftasının ilk günündeyim ve sanırım Microsoft Türkiye hakkında ahkam kesicek kadar da buraların havasını soludum. Bir defa hemen aklımızdaki şüpheleri giderelim, burası Başarsoft'tan çok çok daha farklı.

İlk günle başlamak istiyorum. İlk gün saat 9 da işe başlamak için geldiğimizde 5 stajyer de saat 10'a kadar şirketin en soğuk odasında toplantı için bekletileceğimizi bilmiyorduk, haliyle kötü bir izlenimle başladı her şey. Ufak bir hoşgeldinin ardından ofise geçtik. Ofise kartlı geçiş falan görmediğim şeyler, haliyle etkileniyor insan. Gezdik, dolaştık, ofisi tanıdık. O hani filmlerde gördüğümüz, mutlu ve gülümseyerek insanların elini güçlü bir şekilde sıkan, bembeyaz dişleri ütülü kıyafetleri olan adamların sahicilerini gördük. Hatta o kadar ki el sıkıştık :). Bütün bunların ardından kendi masama ancak geçebildim. Bilişim sektörünün hali hazırdaki en önemli devlerinden biri olan şirketin TTNet le internete bağlanmasını beklemek, saçmalık tabi, kendi network'ünden dünyaya bağlanıyor microsoft. Hatta önce İrlanda'ya bağlanıyor, sonra internete dökülüyoruz. Çarşambadan itibaren, çalışanların yapması için fazlasıyla niteliksiz, tam stajyer işi denilebilecek işleri yapmaya başladık. Şimdi kendi işlerimizi geçip Microsoft ile ilgili deneyimlerimi anlatayım.

Atalarımız güzel söylemiş kedi uzanamadığı ciğere mundar der diye. Bugün şöyle bir geriye baktığımda geçmişte microsoft hakkında duyduklarımı düşününce, sözün doğruluğu suratımda gülümsemeye dönüşüyor. Başarsoft'ta yazılımcı abilerden birisi microsoft'ta staj yapacağımı duyduğunda, "onlar Türkçeleştirmekten başka iş yapıyorlarmı ki" diye sormuştu alay ederek. "Öyle herhalde abi, ofisboyluk yapmaya gidiyorum" dedim o gün. Açıkcası çok da farklı şeyler ummamıştım. Fakat şu an gördüğüm şirket kurumsallaşmanın en uç boyutlarına varmış durumda. Yani, öyle basit bir yerde olmadığınızı hemen anlıyorsunuz, insanların üzerinde görünmez bir canlı sanki "mutlu ol!, güçlü ol!" diye fısıldıyor gibi. Ürkütüyor insanı. Bu kurumsal yapı içinde aslında bir çok departman da mevcut ve bu departmanlarda Microsoft sürekli bir çalışma içerisinde. Neden bunun pazarlamasında bu kadar başarısız olunuyor, ya da neden insanların gözünde Microsoft bu kadar antipatik hale geliyor, incelenmesi gereken bir konu. Dışardan bakıldığında Microsoft mahallenin sert mizaçlı(aslında doğru kelimeyi biliyorsunuz) abisi gibi görünüyor, herkes o gelince aman abi, yaman abi derken, o gidince herkes abiden ne kadar bunaldığını ne kadar nefret ettiğini kusuyor gibi. Açıkcası abiyi tanımadan, bilmeden önce bu abi hakkında ben de çok olumlu düşünce sahibi değildim. Fakat tanıyınca insan, aslında bu gücün ne kadar meşakatli bir çalışma sonucu geldiğini görüyor.

Her ne kadar, kapitalizmin, paranın parayı getirdiği bu çağda büyüdüğünüz anda bütün yollar yokuş aşağına dönse de o kadar büyük ve kurumsal bir şirketi ayakta tutmak da aynı büyklükte efor istiyor. Evet, zengin, paralı, ortalamaya göre mutlu bu adamlar dışarıdan kıskanılası,ama aynı adamlar hakikatten zeki, çalışkan, girişken ve sosyal adamlar; yani hele ki yaşadığımız çağı düşünürsek, yaşadıkları hayatı fazlasıyla hakediyorlar.

Kurumsal yapının Microsoft'a kaybettirdikleri de olmuş durumda, şirket içi işlerdeki yavaşlık hatta biraz daha ağır ama hantallık gözden kaçmayacak düzeyde. Ayrıca insanlar arası ilişkilerdeki mesafe doğal yaşam alanını kısıtlıyor. Bir anda herkese gülümseyen, o dişleri bembeyaz insanlardan biri oluveriyorsunuz (Ofiste diş fırçalayanını gördüm ulan!:). Şirketten çıktığınızda maçta küfrediyorsunuz, yalnızken atletinizle oturup göbeğinizi kaşıyabiliyorsunuz ya da ne biliyim gayet insanı bir sürü iğrençlik yapabiliyorsunuz, burnunuzu karıştırıyorsunuz hiç yoksa; ama sanki bu insanlar bunların hiçbirini yapmıyor gibi yaşıyor, öyle bir gerilim var havada. Bunu çözmek gerekiyor, nasıl yapılır bilmiyorum. Yani elbet, hadi ofisçe eller buruna falan yapalım demiyorum, ama bu hani hepimiz terbiyeli pırıl pırıl insanlarız tribinden sıyrılınması gerekiyor gibi. Onun dışında el altında bu kadar olanak varken, sanki daha populist işler yapabilir gibi ya da daha populist reklamlar.

Burda insanlar çok zeki, burda işler çok tıkırında, burda ofis hayatı pek rahat, tahterevallinin kalkan tarafında oturduğunu biliyor insan şöyle bir genel resme bakınca..

Ben anlatmaya devam ediyor olucam izlenimlerimi.. Görüşmek üzere..

Hiç yorum yok: