4 Ağustos 2009 Salı

Zaman yetmiyor ki!


Maymunun iştahı üzerine yaptığımız birtakım öngürleri kendi üzerimde görmenin acısını tadıyorum muntazaman. Hevesli insan iyidir, yenilikçidir bir kere. Mütemadiyen yeni şeylere odaklanmanın verdiği gaz, henüz ücretli değil, üstelik çok verimli. Isınıveriyorsunuz.

Yapacağım, yapmayı istediğim işleri listeleyince tırsıyorum çaktırmasam da, bir şeylerden ödün vermek zorunda olduğunu biliyor insan. Girişimcilik bir çoğumuzun ruhunda elbet ama, giriştikten hemen sonraki aşamayı çoğu zaman bulamıyoruz. Çözüm bulmak istiyorum kendi vantilatörlerim ürettiğim, beynimin kurak topraklarındaki fırtınalarla.(Bu cümle için çok kastım, marifet mi değil. Olsun.)

Yapacağım kelimesi yerine seçilebilecek yapıyorum kelimesinin hayatı kolaylaştırabilitesi çok yüksek esasen. Hemen Descartes'ın 4 kuralı geliyor aslında akla. Gerçi şu an tam emin de olamadım; o, bu muydu ama kaynağın Descartes olduğuna eminim. Şöyle diyor ağır abi;


1-) Öyle hiçbişeyi hemen kabul etmeyeceksin, otur bi soluklan yeğenim. Bir düşün, sorgula, konuyla ilgili önyargılarını farket. One göre hareket et.
2-) Hayatta böyle zor işlerle karşılaşıcaksın. Eğer yapabiliyorsan bölüceksin bunları arkadaş, küçük küçük yapıcaksın. Ne kadar küçük o kadar kolay, unutmucaksın bunu.
3-)Bir çözüm bulmak için sorunlara düşüncelerini de sıraya koyucaksın, yani en basitini çözeceksin, sonra ilerleyeceksin, öyle karizmatik adamım ben diye en zoruyla uğraşmıcaksın, çünkü bir yoldur bu. Sen atlıcam diye uğraşırken adam her basamağa dokunarak düzgünce çıkıverir tepeye.
4-)Ve son olarak, bu adımları numaralandır. Yani eline bi not defteri al, 1 yaz 2 yaz. Şaka yapıyorum ulan. Düşünsel olarak numaralandır, yani sırayı tut. Düşüncelerin belli bir yolda ilerlesin, yani düşünce yolunu kestirmeye çalış. 3 adımı atarken ardından 4 ün geliceğini farket.

Tabi muhtemelen böyle cıvık bir adam değildi Descartes. Ama güzel söylemiş, yani bir bildiği vardır herhalde öyle değil mi?

Pek beyin fırtınası olmadı bu biraz arak bir çözüm, ama sanırım uygulanabilir. Yani atıyorum, dediniz ki tangoya başlıcam, 3 tane websitesini 1 aya yetiştiricem, blog tutucam, 1 ay içinde 4 kitap okucam(çok light bir örnek oldu ama feyz almak için ideal.). Bu sırada da haftaiçi her gün işe gittiğinizi varsayıyorum. Descartes baba napardı?

Ufak sorundan başlardı, napardı yani önce kitap işini düşünürdü. Yolları değerlendirirdi mesela, klozet zamanını değerlendirirdi. Yoktan zaman varederdi. Çünkü kitap okumak fiziksel bir kondisyon gerektirmez, zihninizi ister, böyle yapardı sanırım. Blog için de muhtemelen kitapları kullanırdı, 1 ay için 4 kitap okuyabilirse muhtemelen kitaplarla ilgili bir blog tutardı. Ve kendisine bir hedef koyardı. Mesela akşam yemeğini bloguna yazı yazmadan yememek gibi. Acıkınca kendini yazı yazmak zorunda bırakırdı. 3 websitesi için çözüm muhtemeen plan yapmak olurdu. Önce websitelerini ayırırdı, 3 ayrı websitesi. Ardından bu işleri kendi içinde ayırırdı. Yani 1 tanesi için konuşalım mesela;
1. İhtiyaçların belirlenmesi
2. Tasarım süreci
3. Kodlama
4. Test aşaması
Toplam 4'e böldük, istesek daha da bölerdik. 4x3 tam 12 parçamız var. Muhtemelen Deco(evet, samimiyiz artık) 30 gününü 12 ye bölüp(eşit bölmez muhtemelen) bu günlere ait birer plan çıkarırdı. Ve plan 29 veya 28 gün için olurdu. Tango içinse yapıcağı şey bu aklına geldiği ilk gün bir dans kursunu aramak olurdu. Haftasonu saatlerini ayırır, dener, yapmaktan bunaldığını hissederse bırakmak içinde cebinde yedek olarak bulundururdu bunu.

Sprite'ın acımasız gerçeklerinde biri gibi oldu sonuncusu ama malesef doğru. Bırakabileceğimiz etkinlikler sadece net bir çıkar beklemeden üzerine uğraştığımız heveslerimiz. Küçük bir zaman yönetimi demosu yaptıktan sonra bu yazının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu aklına gelen, heyecan veren her işi yapma konusuna daha sonra da değineceğim.

Görüşmek üzere.

Hiç yorum yok: